Ergenekon’un şu meşhur 10. dalgasından, yeraltından çıkan silahlardan, Tuncay Güney isimli maskara ajanın kasetlerinden dolayı pek dillendirilmeyen bir soru var. Malum 10. dalganın sabahında TRT2 isimli haber-kültür kanalımız Yargıtay Onursal başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun gözaltına alındığını duyurdu. Haber üzerine Kanadoğlu’nun evine bir medya ordusu akın etti. Ama ortada bir gariplik vardı, zira herhangi bir gözaltı durumu söz konusu değildi. Ancak birkaç saat geçmeden...
Kendi kıçı açıklığımız, kendi kaşı yarıklığımız yetmezmiş gibi ve yetmeyecekmiş gibi dururken tüm dünyayı sarıp sarmalayan Obama rüzgarından etkilenmesek şaşardım zaten. Canlı yayınlarla Hollywood filmi tadında seyreyledik herifçioğlunun yeni saltanatını. Kutladık, kerameti kendinden menkul bir çoşkuyla da “helal olsun lan Obama, delikanlı adammışsın” dedik. İzledik, çükümtrak seyahatlerden seyahat beğendik. Ha yetti mi? Hiç yeter mi, yarın da Obama Inauguration Party‘ye...
buraya bakarlar

108 günün sonunda, uğruna yaşadıkları, öldükleri, dua ettikleri herşey gerçek oldu. 6’sı kurtuldu, kalanları ortadan kayboldu. 2009’da Oceanic altılısı geri dönmek için herşeylerini riske edecekler. Çünkü kader onları çağırıyor.
Cuma yorgunluğu… Seni eve götürecek otobüse kalıbı bırakmışsın. Artık eve ulaşmaya dakikaları sayıyorsun, miktarı az değil bu dakikaların, ama elbette bitecekler ve sen eve ulaşacaksın. Belki bir duş alırsın, sonra geçersin ekranın karşısına, biraz zaman geçirirsin, geceyarısı olur, kalıbı yatırırsın yorganın içine, haftanın yorgunluğunu gırtlaklarsın saatlerce… Kafanın içinde düşünceler, küçük mutluluklar… Küçük mutluluklarla yetinmeyi bilenler için küçük umutlar…
Yan yana geçen geceler unutulup gider miAcılar birden biter miBir bebek özleminde seni aramak var yaBu hep böyle böyle gider mi.
Suya hasret çöllerde beyaz güller biter miDikenleri göğü deler miBir menekşe kokusunda seni aramak var yaBu hep böyle böyle gider mi.
“Baba naber?”, “Naptın Baba”, “Babuş akalım mı ortamlara” diyen insanlar var. Hitap terminolojisinin geldiği son nokta. Okulda, işyerinde, sokakta, otobüste, lokantada, maçta, her yerde bu adamlar… Baba, baba, baba… Baba özlemi midir? Anneyi bize ihale etme servisi midir? Nedir bu babacılık, çözemiyorum… Baban, maban değilim senin itoğlu it!
1960’lı yılların başında, bir Ankara gazetesinin birinci sayfasında “üç sütun” bir başlık vardı:
“Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ…”
Neden, ne yapmıştı da vatan hainliğine “hâlâ” devam ediyordu?
O günlerde gazetelerde bir haber daha vardı: “Amerika, Türkiye’ye 120 milyon lira hibe etti.”
Nâzım Hikmet’in bu habere, bu hibeye tepkisi şuydu:
“Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz.”
İşte Nâzım Hikmet’in “hâlâ” devam eden vatan hainliği buydu…
Mevzu Filistinse eğer, tek ve net tavrım: Filistin’in, bir bütün olarak, El-Fetih, El Aksa Şehitleri Tugayı, Hamas, FHK-C örgütleri ile, Batı Şeria, Gazze, tek tabanca direnişini savunmaktır. İntifada eyleminin durmadan, taşla, sopayla, hatta silahla sürdürülmesinin yanı sıra, Arap dünyasının şerefsizliğinin, bir zamanlar balya balya parayla sattıkları o toprakları geri alabilmek için verdikleri savaş sırasında bir an bile unutulmaması gerektiğini düşünüyorum. Tavrım budur. Bu tavrın çok çok...
Son Mudahaleler