“Abla S., 5’inci sınıftayken tecavüze uğradı. Korkudan sesini çıkaramadı. Esnaf arasında kulaktan kulağa yayılan durumuyla birlikte tacizci ve tecavüzcü sayısı arttı. Hiçbir talebe “hayır” diyecek gücü olmadı. 3 ile 5 TL arasında değişen para, çikolata, şeker ya da çubuk kraker karşılığında erkeklerle birlikte oldu. Kiminin bakkalı, kiminin dükkanının arka tarafına götürüldü. Geçen yıl okulu bırakmak zorunda kaldı. Esnaf, H. büyüdükçe ona da ablasına baktığı gibi bakmaya, aynı taleplerde...
Video: Savcıları Göreve Çağırıyorum “48 yaşındayım. İki çocuğum var. Biri 10, diğeri 22 yaşında. Annem de hayatta. Bu yaşıma kadar hiç haram yemedim. Bugüne kadar namusumla, sporculuk ahlakımla geldim. Hukuki yönden tüm haklarımı, tüm gücümü kullanacağım. Sonu nereye gidecekse. Devletimin polisi, savcısı beni aramadı. Pazartesi günü saat 11.00’de Sarıyer Cumhuriyet Savcılığı’na gideceğim. Gazeteci arkadaşlarım da, benimle ilgili ne bilgi varsa savcılığa gelsin. Neyiniz var, neyiniz yok, alın...
Haluk Bilginer‘in “Sen de başını alıp gitme, ne olur”u ile başladığımız seriye bir başka güzel adamla, Olgun Şimşek‘le devam edelim. Şimdilerde oynadığı Kapalıçarşı dizisinde söylediği bir türküden bahsediliyor sürekli; diziyi izlemedim, türküyü dinlemedim ama, şu aşağıdaki “Ellerim Bomboş” performansı ile beni mest etti. İlk dinleyişinizde belki yabancılık çekeceksiniz, ben çektim; ama birkaç tekrardan sonra bu arabesk sosu katılmış versiyonu hafızalardan...
Allah’tan da korkmazsınız ya, allah gibi korkun Tekel İşçileri’nden… Korkun kurduğunuz bu rant, bu talan, bu peşkeş iktidarına zeval gelecek diye… Korkun hakkını çaldıklarınız, bir gün Tekel İşçileri gibi karşınıza dikilecek, hesap soracak diye… Salın üstlerine üniformalı piyonlarınızı… Eksik kalmasın, tutuşturun ellerine biber gazını, portakal gazını… Vursun copunu erkek, kadın, genç, yaşlı demeden… Durdurun otobüsleri, kimliklere bakın tek...
Şarkı zaten evlada miras bırakılacak türden; sözler Cem Baba’dan, malum; müzik de Nil Burak mıydı, kimdi? Her şey bir yana, bir başka severim Haluk Bilginer’i… Bunu da söylemiş, bugün öğrendim ben… Ben suyumu kazandım da içtim, Ekmeğimi böldüm de yedim, Alkışı duydum, ihaneti gördüm, Sesim de oldu, sessizliğimde; Seviştiğim de oldu benim… Sen de başını alıp gitme ne olur, Ne olur tut ellerimi, Hayatta hiçbir şeyi özlemedim, Senin kadar, Ve hiçbir şeyi istemedim...
Makyavelizm sosuyla bezenmiş “Ben olmazsam rakibim de olmasın” düsturunun aksine taraftarın amentüsü “Ben olmazsam kimse olmasın” şeklindedir, yani aslında öyle olmalıdır. Son haftalara geldik, ana gündemimiz şampiyonluk… Fenerbahçe’nin içinde bulunduğu durum matematik olarak şampiyonluk olasılığını barındırsa da, oynanan futbol ve ortaya koyulan arzu, istek göz önüne alınırsa bunun çok da mümkün görünmediği ortada. Fenerbahçe taraftarının da -fazlasıyla iyimserleri ve agnostikleri bir...
Bazen çizginin gerisinden izlemek gerekir. Karşındakiler bir film gibi akarken. Siyasi duruşun ne demek olduğunu bile kavrayamayan bir siyasi travmada, şiir okudu diye cezaevinde cezasını çeken bir adama acımakla başlar herşey. Yabancı değildi, Saray ilçesi Pınarhisar’a giden yolda, araç konvoylarını, zenginliği görürken… Ondan birkaç sene öncesi gol kralı Tanju Saray Cezaevi’nden el sallamıştı, Mercedes’in vergisini kaçırdı diye… Eşber Yağmurdereli de aynı zamanlarda oradaydı...
Günün darbe karşıtı demokratı Nazlı Ilıcak’ın Tercüman Gazetesi arşivinden çıkan bazı cümleleri: “13 ilde sıkıyönetim yürürlüğü girdi. Huzura susamış milletimiz yürekten sesleniyor: Merhaba Asker”. (Nazlı Ilıcak, 17 Aralık 1978, Tercüman) “Kızıl ahtapotların kolları ülkemizi yavaş yavaş sarıyor. Ve hala at gözlüğü takanlar, faşizmin tırmanışından söz ediyor. Faik Türün’ü faşistlikle mi suçluyorsun, MİT’e kontrgerilla damgasını mı vuruyorsun, devlet teröründen mi bahsediyorsun, işkence...
Son Mudahaleler