Öyle bir toplumuz ki herkes her şeyi yapabilir her konuda fikr yürütebilir.En ufağından bir trafik kazası anında bile onlarca doktor, hemşire türeyebilir. Zati milyonlarca teknik-direktör ve antrenör hali hazırda bulunmaktadır. Ülkeyi kurtarmak adına ise milletçe silme ekonomisttizdir. Ama toplumda son 10 yıl içerisinde öylesine muhteşem, öylesine yüce bir sınıf oluştu ki sanırım daha öncesinde dünya üzerinde bu tip üstün yaşam formlarının bir arada bulunduğu bir ülke hiç olmamıştır. Hatta...
İnsan gençken çok şeyler hayal eder. Büyüyünce öğretmen, pilot, doktor vs olmak ister çocuk. Neden olduğunu bilmeden pervasızca her dala konmak ister insan gençken. Yıllardır ülkemizde okur-yazarın azlığından yakınılır; genç nüfusun çokluğuyla övünülürdü. Şimdi, ikisi de fos çıktı. Bir tek işsizlik yıllardır baki. Birçok genç şu an okur/yazar, fakat işsiz. Toplumun üzerinde durduğu, devamlı birbiriyle alakalı üç ayağı vardır: EĞİTİM, EKONOMİ ve SİYASET..
Roma İmparatorluğunun, kölelerin isyanına önderlik eden bir Spartaküs’ü olmuştur. Türkiye de bu asrın başında Atatürk’ün gerçekleştirdiği Kurtuluş Savaşı zaferleriyle sömürgeciliğin çözülmesi sürecine öncülük etmiş, dolayısıyla sömürge düzeni karşısında Spartaküs rolünü oynamıştır.
Şimdi yeni bir imparatorluk dönemi başlatılmak istenmektedir. Bu yeni İmparatorluğun karşısında yeni bir Spartaküs’ün çıkması olasılığı, Yeni Dünya Düzeni egemenlerini düşündürüyor olmalı.
Bu memleket ki, suları nedeniyle komşularıyla papaz olan, su yüzünden onlara posta koyan, savaşların eşiğine gelen bir ülke. Neden? Çünkü, Anadolu’nun bağrından her ilkbaharda coşup sel gibi akan suları var. Sadece bunlar mı? Bu toprakların dibi de su kaynaklarıyla, neredeyse bitmez rezervlerle dolu. E peki madem, bu ülkenin bu kadar suyu varken, bu ülkenin insanları neden kuyu suyu içer? Üstelik de üstüne para verip. Üstelik, aynı suyun yanında doğal kaynak suları dururken? Konumuza...
Saraçoğlunun o boş koltukları bile heyecan verir insana. Zaman zaman unutulmaz omuz omuzaları, zaman zaman da çekilen çileleri, dökülen gözyaşlarını anımsatır bizlere. Bir ömür boyu edindiğin birçok dostunun “ne işin var?” soruları sonrası bir hafta sonunu daha o stada ayıracaksındır. Öğlen saatlerinde, artık gelenek haline gelen, bir hafta gitmesen özleyeceğin, maç olmadığı günler gittiğinde tanıdık yüzleri aradığın o buluşma mekanındasındır. Kapıdan içeri girerken muhabbetin rengi...
Gazete köşelerine yurttan haberler şeklinde düşüyor Eminönü’deki balık ekmek teknelerinin kaldırılışı. Çok sevdiği bir dostu ya da sevgilisi ile orada balık ekmek yemeyenlere göre yazılmış, ne kadar boş ve soluk bir ifade. Balık ekmek tekneleri kaldırıldı. Sebeb Eminönü’nün doğal dokusunu bozması. Belediye Meclisinin bilmemkaç sayılı kararı ile. Ve bu kez televizyon kameralarına yansıyan birkaç görüntü. Bu kez de Sarıyer’deki balık lokantası olarak işletilen teknelerden. Tekne...
Biralar dolu, muhabbet gırla, ortam şahane derken o da ne garson ortaya karışık bir çerez tabağı getiriyor.. Biralar bırakılıyor, hemen eller kollar pozisyon alıyor, tabağa şöyle göz ucuyla bakılıyor fındık ve şamfıstık taraması amacını güderek.. Somali’deki yemeğe saldıran veletler misali küçük çerez tabağının içine 10 el bile girebiliyor zaman zaman.. Fındık sıcaksa önce o gider bi kere, şamfıstıklara ondan sonra sıra gelir ama onu açma süresi diğer çerezlerin bitme süresine eşdeğer...
FasulyedenKom; binlerce koyunun arasında yaşamlarımıza başka bir anlam katmamızın gerekliliğini farketmemizin ardından oluşturuldu. Günümüz gençliğinin okumayan, yazmayan daha da kötüsü düşünmeyen bir et yığını hale getirilmesinin değersizleşme anlamına geleceğini düşünen biz, kendi mecramızda, dilimiz döndüğünce ve hedef kitle kaygısı taşımadan, sadece yazmak adına, yazmanın var olmak yolunda önemli bir adım olduğunu göstermek adına bu siteyi hazırladık. Bazen sarfettiğimiz boyumuzu aşan...
Son Mudahaleler