“Evrenin başka yerlerinde de medeni varlıkların bulunabileceğine , bunların gezegenler arası yolculuklar yapıp, haberleşebildiklerine ve gerektiğinde kendilerinden daha az gelişmiş gezegenlerde yaşayan insanlara yardım edebildiklerine inanıyorum.”
Prof. Konstantin Tcholkovsky / Sovyet Roketçiliğinin Babası
“Napıyoruz lan biz?” soruları arasında geçiyor günlerimiz.. Napıyoruz gerçekten? Bir web sitesi ile sanal alem bokunun dijital byte’ları arasında yer edinme çabaları süredursun kendimize verdiğimizi sözler arasından yapacak daha meşaketli şeyleri bulduk, çıkardık.. “Fasulyeden Fanzine” hayata karşı bir nevi duruş şekli dedi kendisine.. Hayatın içinde, hayatla savaş halinde.. Bir yerlerde tutunadurma çabaları zaman zaman aksattı bizi ancak bu...
İslam Çupi.. Fenerbahçe Cumhuriyeti tarifi ile milyonlarca Fenerbahçeli’nin kalbinde taht kuran büyük yazar. Yazar olmaktan öte büyük bir Fenerbahçeli.. Hayatının anlamını bizlere en iyi tarif eden, kalemi ile sarı-laciverti en iyi çizen kişi.. “Bu bir Fenerbahçe destanıdır” demişti 3-0’dan 4-3 kazanılan Galatasaray maçından sonra.. “Herhalde kazandığını düşünen bir takım, kaybetmeyi düşünmeyen bir ekiple yarışırken, ne onun kadar inançlı, ne onun kadar yırtıcı, ne...
Küreselleşen dünya rock müziğini kolay tüketilen bir olgu haline getirmekle beraber rock patenti altında bir solukta dinlenip kenara atılan albümlere sıkça rastlar olduk. Kültür emperyalizmi plak şirketlerini olmazsa olmaz,yapımcıları da bu furyanın baş aktörü haline getirdi. Popüler kültürün yarattığı akımla bir ekol oluşturulmaya çalışıldı ve bu ekolün içinde rock olmalıydı.
Gölgelerimiz kardeşmiydi, yoksa siyah beyaz bir filmin 2 değişik versiyonunda aynı rolü mü oynamıştık.. Hem başroldeydik hem figüran.. Hayatımız parmaklarımızın arasından kayıp giderken empati kurabiliyormuyduk hayatla? Ulaşabiliyormuyduk büyük aşka?.. Arzularımız çıkarcı ve benmerkezci kişiliklere bürünüyor.. Tehlikeli ilişkiler yaşıyoruz.. Sahte ve plastik..
Defakto, ileri üçlü, milyon tane dizi, nba tv, ismet badem, çocuklar koymasın, nihat genç, esra ceyhan, asaf savaş akat, gerçek kesit, ceviz kabuğu ve hulki, cnbc-e, fbtv, zoka, Attila İlhan, alin taşçıyan, kaygısızlar, kurtlar vadisi, hebele, hübele.. Tv ekranları her zaman çok karışıktır. Rehber olsun diyerek bişiler karaladık aşağıda.. Bilinçli mi yaptık? Hayır aslında..
Düşme hissinin ilk nasıl bir şey olduğunu ilkokul yıllarında anlamıştım. Kötüydü. Midede burkulmalara neden olan sıkıntı, gerginlik, korku. Sınıftan bir kaç arkadaşla birlikte yeni yapılmakta olan otelin avlusuna yığılmış vaziyette bırakılan inşaat kumuna 7-8m atlamak ne kadar eğlenceliydi demiycem elbette. Çünkü benim için değildi kesinlikle. Sadece “Oğlum erkek adam atlar”, “Ya sen bizden değil misin? Tarzı cümlelerdi beni o boşluğa kendimi bırakmaya iten.
Çocukken ilk okunan kitabın insanların kaderlerini belirlediğine ilişkin, hiç bilimsel olmayan ama derinden güvendiğim bir kanaatim var. Hatta insanların, aslında ilk okudukları kitapların izlerini, hayallerini, güzergâhlarını ömürleri boyunca takip ettiğini, hiç farkında olmasalar bile bütün hayatlarını o ilk kitaplara göre biçimlendirdiklerini düşünürüm hep. Karşılaşmaların, yakınlaşmaların “doğruluğunun” (!) bu kitaplar üzerinden sağlamasının yapılabileceğine bile inanırım...
Son Mudahaleler