Zamanın en kaotik anlarında ve olası tüm sevdalara gebe bilinmez hatta bilinemez mekanların kuytulaştırılmış yerlerinde iki insan olma çabalı varlık tüm yazayazdığım. Zamanın kaotizmi aslında alabildiğince huysuz elimin altında duruşundan. Çünkü hangi kipi kullansam da başına buyruk aslında zaman. Üstelik yalnız sevdaların karşı konulmaz yakıcılığı en alışılageleni yazılmak adına. İnsan olma çabalarını takdirle karşılasa da denizde boğulan babasını bile anafora dönüştürmüş zaman. Bitmek...
Sadece yaşayanların, hissedenlerin bildiği bir duygudur taraftarlık duygusu. Taraftarlık dünyanın hiçbir köşesinde, hiçbir stadında takımını yanlız görmek istememe duygusudur. Bir haykırışla, kalabalıklar içinde kaybolsa da bir tezahuratla takımına orada yanlız olmadığını hisettirme güdüsüdür. Hastalıklar, krizler, doğumlar, ölümler, kariyer hesapları bu güdünün önüne geçememiştir bunca zamandır. Taraftar için takımını bir stadda yanlız bırakmak onu öksüz bırakmak gibidir, işlenebilecek en...
Alternatif medya gibi içinin doldurulması çok zor bir eyleme amatör bir ruh ve kırık kalemlerimizle soyunduk geçen yıl bu zamanlar. Hatta daha öncesinde de adını başarızlık koyduğumuz eylemlerimizle beraber. Günde 3 yazı astığımız zamanlarda oldu, aylarca pineklediğimiz zamanlarda. Kendisini FasulyedenKom takipçisi sayabilecek kişiler var mı bilmiyoruz ama olsa bile kimseye birşeylerin içini doldurmak, açıklanmayanları açıklamak, konuşulmayanları konuşmak gibi iddialı ve reyting kaygısı olan...
EZLN, 29 Haziran 2005 tarihinden itibaren iç görüşmelerinin sonuçlarını Lacandon Ormanından Altıncı Deklarasyon adı altında bir dizi metin olarak yayımlamaya başladı. 19 Haziran’da ilan edilen Kırmızı Alarmın görüşmelerin güvenlik içinde yapılmasını sağlamak için ilan edildiğini açıkça belirttiler. Yeni politik girişim, Meksika’daki veya diğer yerlerde Zapatista yerlileriyle aynı amaçları paylaşan ve neoliberal küreselleşmenin etkilerine karşı mücadele eden toplumsal hareketlere...
“Belki balık sevseler, pişirmeyi bilseler, kirli beyaz atletleri ve paçalı donlarıyla yatmazlar, hart hart kaşınmazlar, geviş getirip geğirmezler, zaten bu kadar kalın, bu kadar kısa bacaklı, bu kadar uzun kollu ve kıllarla kaplı da olmazlardı!” Böylesi bir yorumu yapabilmek için toplumdan, halktan, bu ülkeden ne kadar uzaklaşmak gerekir? Fransa’nın hijyenik sokaklarında, balık seven, markalı iç çamaşır giyen, kaşınmayan, geviş getirmeyen, ince, uzun bacaklı, kısa kollu...
Sözcükler sözcükleri kovalıyor her gece. Her gece başka hayatlar, her gece başka anılar..Ertelenen gelecekler, vazgeçilen geçmişler. Neyi erteliyoruz? Erteleme hakkımız var mı? Çok sevdiğimiz, asla hayır diyemediklerimizi hep erteliyoruz. Önemli işim var deyip, sonra ararım diyoruz. Yarın alırım, gelecek çarşamba giderim, randevum 1 ay sonra!
torba suat: niye böyle oldu be abi? ben çok sevmiştim be abi. o kadar mektup gönderdim insan bir cevap yazar. benim günahım ne be abi? hacı: bak koçum! belli olmuyor ama benim bir tek kulağımın arkası kaldı. artık acı çekmekten ve acı çektirmekten zevk almamayı öğrendim. sevgililer…heh! bizim olanlar ya da olmayanlar… hepsi iz bırakır. bu izler şimdi seninki gibi çok derinini çiziyor. hepsi kalır! ama inan yeni izler de olacak. yaşlıları düşün… sanki her şeyi bilirlermiş...
İstanbul kavurucu sıcakların altında inim inim inlerken biz, FasulyedenKom’cular olarak peşpeşe hayatın sillelerini yemek durumundayız..Kendimizi ait hissettiğimiz, bizim gibi olduğunu bildiğimiz, sevdiğimiz, sevildiğimiz insan yığınları arasında günden güne değişen ruh hali içinde hayat mücadelesi vermekle meşguluz bu aralar..
Son Mudahaleler