Birbiri ardına yetkili felaket tellallarının çığırtkanlıkları ile haberdar olduk Kar’ın geleceğinden.. Valisi çıktı, belediye başkanı çıktı, Meteoroloji yetkilisi çıktı, bir yığın laf etti.. Sonrası dost sohbetlerinde “lan sibirya soğuğu geliyormuş lan.. -20 olcakmış olum.. Gölgede -30 off off” şeklinde çalındı kulaklara.. Kar Pazartesi gecesi yavaştan yavaştan girdi hayatımıza.. Kadıköy şu durumda, Beşiktaş kara boğuldu, Mecidiyeköy’ de tık yok filan derken Salı akşamı...
Kuş giribi konumuz.. Son günlerde tonlarsa sayfaya tonlarca mürekkeble yazıldı, çizildi konu.. Görsel medyada satlerce konuşuldu.. Benzer şeyleri söylemekten uzak durmaya çalışarak konuya dair iki kelam etmek gerekiyor sanırım.. Kuş giribi diye bir hastalık var, malum.. Ülkemizde de kaderin bir cilvesi olarak çıktı karşımıza..
İstanbuldan kaçmak, uzaklaşmak arzusuyla başlayan bir yolculugun hikayesi ve bir manyağın izlenimleri -1- (biz bir diyelim belki devamını çeken olur)
Siz de mi bunaldınız İstanbul’un keşmekeşinden, ustunuzdeki “ne oldum, ne olacaksın” stresinden, buyuyunce ne olacaksın sorularından ve bu soruların kafanızın içindeki o boşlukta yankı yapmasından?
İlacı var… En azından öyle söyluyorlar.
Geçen gün gazetede internetin 15 yıldır hayatımızda olduğunu okudum. İnternetin bizim hayatımıza getirdiği yenilikler saymakla bitmez ve bu yeniliklerin yararlarından kimse şüphe edemez.. Ama ben daha çok bizden götürdüklerine değineceğim. Teknoloji inanılmaz bir hızla gelişiyor. Artık işten-okuldan arta kalan hatta uykumuzdan feragat ettiğimiz zamanları “son model” arabalarımızla trafikte, akıllı robotlarımızla, artık işlevlerini ve kendini fazlasıyla aşmış cep telefonlarımızla harcıyoruz.
– Ne yapıyorsun?
– Yaşıyorum, sanırım…
– Bıkmadın mı?
– Bıksam herhangi bir şey değişecek mi?
– Aynı şeyleri farklı cümlelerle anlatmaktan bıkmadın mı sen?
– Sen soru sormaktan bıkmadıkça ben de bıkmam sanırım…
– Ama soru sormak insanı geliştirir, düşünmeye yöneltir. Felsefe böyle doğmuştur ve insanın özüne böyle inilir.
– Aferin sana!…
– Dar görüşlü müsün?
– Ben indim anam derinlere, sıcak, karanlık ve hiçbir bok yok…
Çizgi film dünyasının sevilen isimlerinden Temel Reis, yıllardır kendisine gelen röportaj tekliflerini reddetti.. Ve sonunda patladı.. Röportaj için de ne Ayşe Arman’ı ne de Sanem Altan’ı seçti.. Sadece FasulyedenKom’a konuştu.. Oynadığı dizinin perde arkasında yaşananları, dizinin akıbetini, Safinaz hakkındaki gerçek düşüncelerini, bundan sonraki kariyerinde atacağı adımları, tüm açıkyürekliliği ile FasulyedenKom okuyucuları ile paylaştı.. Buyrunuz… FasulyedenKom: Sayın...
Gayet mantıklı aslında ön sevişmeler. Eski Galata Köprüsünden çıkılan yollarda varılan yataklardan halen haber alınamıyor nasıl olsa. Aslında bir mutluluktur ayrılık. “yalnızca” yaşamayı bilenlere sunulabilecek yegane lütuf belkide. Aynı cümlede sevişmek için saatlerce dil döker insanlar ve sonu bulunur mutlaka yaşanmışlıkların failinin.
Hükümetin Günlüğü çok uzun zaman önce aklıma gelen, bir türlü hayata geçiremediğimin bir yazı dizisiydi.. Şu an Kars Sarıkamışta kar kürüyerek askerlik vazifesini yapan Aristokrat’ın bir rakı gecesinde “Fasulyeden Kemalist, laik değil mi?” sorusu ile muhabbetin nereye kayacağını anlamıştım.. Bir güruh olma, ses çıkarma kaygımız olmasa bile kendi yargılarımıza göre bu ülkenin geleceğine dair farklı rotalar çizenleri burada tartışacaktık, amacımız buydu.. Ne kadar yerine...
Son Mudahaleler