Takvim ve İktidar: Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne Zamanın Yönetimi
Zaman, hem evrensel bir gerçeklik hem de kültürel bir inşadır. Her toplum, zamanı ölçmenin ve anlamlandırmanın kendine özgü yollarını geliştirmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nda da zaman, yalnızca saatlerle ya da takvimlerle ölçülen bir olgu değil; toplumsal düzenin, dini ritüellerin ve bürokratik işleyişin ayrılmaz bir parçasıydı. Ancak zaman algısındaki bu geleneksel yapı, 19. yüzyıldan itibaren büyük bir dönüşüme uğradı. Modernleşme sürecinde devletin zaman üzerinde kurduğu hâkimiyet arttı; bu değişimin simgesel duraklarından biri ise hiç kuşkusuz 1831’de yayımlanmaya başlanan Takvim-i Vekayi, yani Osmanlı’nın ilk resmî gazetesi oldu.
Bu yazıda Osmanlı’daki zaman anlayışının tarihsel dönüşümünü ele alacağız. Geleneksel zaman tasavvurundan modern bürokratik zamana, çift katmanlı takvim kullanımlarından Cumhuriyet’in seküler zamanına uzanan bu yolculukta, Takvim-i Vekayi hem bir araç hem de bir gösterge olarak karşımıza çıkıyor.
I. Osmanlı’da Geleneksel Zaman Algısı
Osmanlı toplumunun zamanla kurduğu ilişki, büyük ölçüde dini ve doğaya bağlı ritmik bir yapıya dayanıyordu. Hicri takvim, yani ay takvimi, dini bayramlar ve kutsal günlerin tayininde belirleyiciydi. Ancak gündelik yaşamın esas düzenleyicisi, namaz vakitleriydi. Güneşin konumuna göre belirlenen bu vakitler, şehirlerdeki camilerin minarelerinden ezanlarla duyurulur; böylece bireylerin ve toplumun günlük faaliyetleri bu döngüsel zaman akışına göre şekillenirdi.

Kırsal kesimde ise zaman, tarımsal döngülere ve mevsimsel işleyişe bağlıydı. Ne zaman ekim yapılacağı, ne zaman hasat edileceği, çoğu zaman takvimden çok doğa gözlemleriyle belirlenirdi. Bu bağlamda Osmanlı’da zaman, kutsal ve döngüsel bir düzene sahipti; bir çizgiden çok bir çemberi andırıyordu. Medreselerde ve tekkelerde de zaman, bir tür manevi ritim olarak görülür; ibadet, eğitim ve gündelik hayat bu ritim etrafında kurulur, zamana değil, zamansızlığa ulaşmak arzu edilirdi.
II. Takvim-i Vekayi ve Bürokratik Zamanın Doğuşu
1831 yılında yayımlanmaya başlanan Takvim-i Vekayi, yalnızca Osmanlı’nın ilk resmî gazetesi olarak değil; aynı zamanda modern zaman algısının habercisi olarak da okunmalıdır. “Takvim” kelimesi, doğrudan zamanla ilgili bir kavramı çağrıştırır; “vekayi” ise “olaylar, vakalar” anlamına gelir. Yani bu yayın, bir anlamda “olayların zaman içindeki düzenli kaydı”dır.
Bu gazete ile birlikte devlet, bilgi üretimini merkezileştirirken; zamanı da kayıt altına almanın ve standardize etmenin yollarını aramaya başladı. Takvim-i Vekayi’nin düzenli olarak yayımlanması, olayların belirli aralıklarla kamuya duyurulması, aynı zamanda bir zaman rejiminin kurulması anlamına geliyordu. Devlet, artık sadece coğrafyayı değil, zamanı da yönetmeye başlıyordu.
III. Rumi Takvim ve Çift Katmanlı Zaman
Modernleşme sürecinin devamında, 1840 yılında Rumi takvimin yürürlüğe girmesiyle birlikte Osmanlı’da zaman çift katmanlı hale geldi. Bu takvim, Miladi sistemle uyumlu ama başlangıcı Hicri olan bir takvimdi. Özellikle mali işler, devlet daireleri ve uluslararası yazışmalar için kullanıldı.

Böylece Osmanlı’da iki zaman sistemi bir arada yaşamaya başladı: biri halkın yaşadığı, dini ve geleneksel zaman; diğeri devletin kullandığı, rasyonel ve hesaplanabilir zaman. Bu ikili yapı, aynı anda hem modernleşmeye açık hem de geleneğe bağlı bir düzenin işaretiydi. Sokaktaki vatandaş için Ramazan’ın kaçıncı günü önemliyken, devlet memuru için mali yılın hangi çeyreği takip ediliyordu.
Bu durum, zamanın yalnızca ölçülen değil; aynı zamanda iktidarın yönettiği ve sınıfsallaştırdığı bir alan olduğunu da gösteriyordu.
IV. Modern Türkiye’de Zamanın Sekülerleşmesi
1926 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin Miladi takvimi resmi olarak kabul etmesiyle birlikte, zaman algısında köklü bir değişim yaşandı. Bu değişim sadece takvim sisteminin değil; aynı zamanda toplumsal ritmin, tatil günlerinin, bayramların ve çalışma saatlerinin yeniden tanımlanması anlamına geliyordu.
Artık devletin belirlediği zaman çizelgesi, bireyin hayatında daha merkezi bir yer tutuyordu. Bu, zamanda sekülerleşmenin ve modern ulus-devlet inşasının önemli bir parçasıydı. Takvim sadece bir araç değil, aynı zamanda ideolojik bir araçtı: geçmişten kopuşun, geleceğe yönelmenin, batılılaşmanın ve rasyonelleşmenin sembolüydü.
Sonuç
Osmanlı’dan bugüne uzanan zaman algısı, yalnızca saat ve takvimle ölçülebilecek bir mesele değildir. Zaman, toplumsal düzenin, dini inançların, bürokratik yapıların ve hatta iktidarın şekillendirdiği bir düzendir. Takvim-i Vekayi, bu dönüşüm sürecinin hem başlangıç noktası hem de simgesel aracıdır.
Bugün içinde yaşadığımız dijital çağda zaman, hiç olmadığı kadar hızlı, parçalı ve kaygan bir hale gelmişken; geçmişte zamanın nasıl anlamlandırıldığını hatırlamak, hem bireysel hem de toplumsal hafıza için öğretici olabilir. Takvim-i Vekayi’den bugüne uzanan bu serüven, bize sadece bir gazetenin değil, bir çağın ritmini de anlatır.
Kaynakça:
Suraiya Faroqhi, Subjects of the Sultan: Culture and Daily Life in the Ottoman Empire
Avcı, Mehmet. “Osmanlı Devleti’nde Takvim-i Vekayi ve Resmi Yayıncılık”, Belleten, 2005.
Cemil Koçak, Geçmiş Zaman Olur ki: Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Zaman ve Toplum
Benedict Anderson, Hayali Cemaatler