Haysiyetsiz Müslümanlar!
Can sıkıcı bir başlık oldu biliyorum. Yazı da can sıkıcı olacak. Her ne kadar nüfus cüzdanımda yazsa da, her ne kadar Allah’ın varlığına inansam da ve her ne kadar Müslüman birisi olarak yetiştirilmiş olsam da, namaz kılmadığım, oruç tutmadığım, Kuran’daki yasaklara uymadığım için kendimi Müslüman sayma cüretinde bulunmayacağım. Müslüman sayanlarla da, yukarıda saydığım farzları yapanlarla da problemim yok. Olamaz da zaten. Herkes inandığını yaşar, ben de inandığımı söylerim.
Şimdi asıl derdim şu, malum olduğu üzere mübarek Ramazan ayını yaşamaktayız. Ve Müslümanlık vazifesi sayanlar oruçlarını tutuyor. Nefsen ve bedenen kendilerini imtihan ediyorlar. Allah kabul etsin. İnşallah bu terbiyelerinin ödülünü alacaklardır.
Yalnız her fırsatta dindar olduğunu ifade eden bir başbakan ülkenin çeşitli bölgelerinde ve bilhassa İstanbul’da katıldığı iftar sofralarına ya da en basit şekliyle kendi evindeki iftarına yetişmek için trafiği kapatıyorsa, kapanan trafikte evine, iftarına yetişemeyen yüzbinlerce Müslüman’ı perişan ediyorsa ben bu Müslümanlığa haysiyetsiz Müslümanlık derim.
Sayın Başbakan’ın trafikte çile çeken, perişan olan yüzbinler içinde orucunu tutanlardan daha Müslüman olduğunu sanmıyorum. Ancak demek ki hazretleri kendisini öyle sanmakta ki, trafikte aç, susuz bıraktığı insanlardan özür dilemesi gerekirken, zamanında katıldığı ve tıka basa yediği iftar sohbetlerinden birisinde bu konudaki eleştirilere “2 dakika sabredemiyorlar canım” diye cevap vererek hadsizliğin en aymaz örneklerinden birisini sergilemekte.
Çoğu akşam yaşananlar bu akşam da yaşandı. Başbakan Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan neresi olduğunu bilmediğim bir iftar sorfasına katılmak için trafiği kapattırdı. Hiç acımadan, utanmadan, arlanmadan. İstanbul’un birçok yerinde iftar saatinde trafik durdu. İnsanlar aç, susuz ve perişan halde hazretlerinin mübarek iftar sofrasına yetişmesini bekledi.
Bir de şu var; Metrobüs hattına yolu düşenler de tanık olmuştur muhakkak. İstanbul’da iftar vakti olduğunda metrobüs duraklarında bekleyen vatandaşlar onu, yüzü geçip binlere dayanıyor. O insanlar gelecek otobüste yer bulabilmek için can atarlarken 15 dakika, 30 dakika otobüs bekliyor. Ama beklenen otobüs bir türlü gelmiyor. Gelenlerse tıka basa dolu oluyorlar, nefes alacak yer kalmıyor. Çünkü o bir türlü gelmeyen metrobüslerin şöförleri çeşitli duraklarda bulunan parklarda iftarlarını açmakla meşgul oluyor.
En başta belirttiğim gibi, kimsenin oruç tutmasıyla ilgili bir sorunum yok. Ama bir kamu personelinin o vakitte, yani iftar vaktinde mesaisi varsa, işini bırakıp iftarını açma telaşında olursa ve bu telaş binlerce “Müslüman”ı olumsuz etkiliyorsa orada durun bakalım. İftar vakti mi geldi? İçersin suyunu, belki iki yudum sandviç. Ama o kadar. Fazlası olamaz. Bu kamu hizmeti ile bağdaşmaz. Kimse kusura bakmasın metrobüs şöförü afiyetle orucunu açacak diye binlerce insan mağdur edilemez. Bu Müslümanlıkla bağdaşmaz! Ben bu Müslümanlara haysiyetsiz Müslüman derim!
Ama neden bahsediyorum ki, bu ülkede oruç tutmazsam terfi alamam, işimden olurum tedirginliği yaşayan kamu personelleri var. Oruç tutmazsam bana iki dakika bile kullandırtmazlar bu otobüsü diyen şöförler yok mu sanıyorsunuz. Tabii ki var. Ortada iftar sofralarını siyasi şov haline getiren bir başbakan varken, o garibim kamu personelinin ne kadardır günahı? Haysiyetmetrelerdeki sıfırın altı derecelerde ne kadardır payı?
RTÜK Başkanı Zahid Akman da tarikat üyesi kamu personlleri arasındadır. Yüksek ihtimalle oruç da tutuyordur, Allah kabul etsin. Ama oruç tutmak sadece yememek, içmemek midir? Eğer öyleyse annem bana yanlış öğretmiş. Benim bildiğim oruç bedensel terbiyenin yanısıra ruhsal bir terbiye içerir. Yalan söylemezsin mesela, küfür etmezsin, dedikodu yapmazsın. Yaparsan yazık olur o oruca.
Ama senden, benden, herkesten Müslüman olan adamlar zümresinin önemli bir ismi olan Zahid Akman oruçlu ağzıyla, hem de milyonların gözü önünde, peynir ekmek gibi yalan söyleyebiliyor. “Deniz Feneri iddianamesinde adım geçmiyor!” dedi, meğerse geçiyormuş. “Almanya’ya girişimde sorun yok, aranmıyorum” dedi. Meğerse koperatif davasından dolayı aranıyormuş. “Ben RTÜK Başkanı seçildikten sonra bütün ticari faaliyetlerime son verdim!” diyor, o da belgeleriyle kanıtlanıyor ki vermemiş. “Almanya’daki kooperatifin fahri üyesiydim!” diyor, yöneticisi olduğu ortaya çıkıyor. Armada’nın sadece %3’ü için 41000 YTL para verdim, ahan da belgesi diyor, meğer o belgenin Armada değil, Armada’nın yanındaki arsanın tapusu olduğu ortaya çıkıyor. Adam oruçlu ağzıyla, şeyhinden aldığı isimle birlikte patır patır yalan söylüyor.
Demem o ki; etrafınızdaki haysiyetsiz Müslümanları iyi belleyin. Bunlar haysi
İnşallah bu terbiyelerinin ödülünü alacaklardır. Hocaefendi reşo bizi teravihe götür 🙂
lan adam bissürü şey yazmış ona mı takıldın oğlancan 🙂
dea yazı redaksiyondan nasıl geçmiş? -dahi anlamındaki -de bile bitişik yazılmış. cık cık cıkk…
genelde işyerinden yazdığım yazılarda ciddi imla hataları oluyor. kusura bakılmasın.
atbs de başlığı beğenmemiş. vururlar seni, vakit gazetesine manşet olmana ramak kaldı dedi. tırstım inceden.
adımı niye zikrediyorsun bire kafirun.
pardon ya, namlunun ucuna seni de sürüyorduk 🙂
düzelttim hemen.