Ne ortaokul çocuklarına verilen dönem ödevleri, ne liseli kızlara okutulan hamaset dolu şiirler, ne tarikatların kitleler halinde gezileri ve o gezilere eşlik eden ebesini ak sakallı dedeler kovalayan embesil hoca’ül rehberler… Bu savaşın, bu zaferin, bu mücadelenin, bu varoluşun tek bir anlamı var, milyon anlam içinde. O da büyük önderin Anzaklara yazdığı mektupta saklıdır. O mektup ki, bugün Avustralya’da, Yeni Zelanda’da o büyük önder için anıtlar yapılmasına sebep olmuştur. Gerisi laf-ü güzaftır… Anlayabilen için de, anlayamayan için de…
Bu Memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada dost bir vatanın toprağındasınız.
Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yanyana koyun koyunasınız.
Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.
Mustafa Kemal
Merkalısına not: Anzakları, hep Avustralya’da yaşayan yerli bir halk olarak bilirdim. Ya öyle öğrettiler ya da bu algı kendiliğinden oluştu kafamda, bilemiyorum. Salak eğitim sisteminin, salak izlerinden birisi olması muhtemel. ANZAC, Australian and New Zealand Army Corps’un kısaltmasıymış. Yani İngiliz Krallığı’nın Avustralya ve Yeni Zelanda’dan topladığı ordunun adı. O kadar.
Ataturk Kutuphanesi’nin ilgili bolumune bir girdi mi, cikmak imkansiz oluyor. “Ilgili bolum” dediysem, uc tane raf. Galatasaray Lisesi ile ilgili bir arastirma icin askerden sonraki bir ay kadar sureyi orada gecirirken, kendimi Canakkale’den kopamaz bulmustum. Genelkurmay arsivleri halka acilsa da gorsele saldirsak…
Çanakkale ile ilgili bir belgeselde şöyle bir cümle hatırlıyorum. “Anzaklarda savaşı bir mertçe oynanması gereken bir spor ve gurur kaynağı olarak görüyordu. Aynı bizim gibi”
Bahsi geçen mektubun heykeli.
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/tr/f/f8/Atat%C3%BCrk%27%C3%BCn_Anzaklara_Not%27u.jpg