Sandıktan hırsız çıktı!
Her seçim döneminde olur bu. Burun farkıyla kaybeden parti seçim sonuçlarına itiraz eder, seçime şaibe düştüğünden yakınır. Hatta bazen öyle ki, %0,3 oy almış parti başkanı bile çıkıp oy oranlarının aslında çok daha fazla olduğundan ancak oylarının çalındığından yakınır. Ciddiye alınmaz genelde. Ya da en iyi ihtimalle “3 çaldılar, tamam; 5 çaldılar, o da tamam; 1 milyonu nasıl çaldılar lan Allahsız” diye karşılanır. Bazen de bu iddiaları destekleyecek veriler çıkar karşımıza; çöpten çıkan oy çuvalları gibi. gibi. gibi.
29 Mart 2009 seçimlerini de bir şekilde atlattık, vatana millete hayırlı olmasını diliyor, hatta hayırlı olacağına tüm kalbimle inanıyorum. Gerek ulusal, gerek yerel medya kapsamında ve hatta kendi özelimizde, Fasulyeden sayfalarında seçim üzerine lakırdılarımıza ısrar ve inatla devam ediyoruz. Sitenin bu seçim atmosferinden ne zaman çıkacağını merak etmiyor da değilim hani. Du bakalım, kısmet.
Merak kediyi öldürürmüş, geçelim o kısmı. Yangına körükle gitmeye devam edelim. Seçim gecesi birçok ilginç olaya tanıklık ettik, biraz bunlardan bahsetmeli aslında.
Bunlardan ilki Ankara’da özellikle CHP’nin güçlü olduğu ilçelerde yaşanan elekrik kesilmeleriydi ki, Türkiye gibi güçlü ve modern olduğunu iddia eden bir ülkede, hem de tam seçim günü, hem de tam oylar bilgisayara geçilirken sık sık elektriklerin kesilmesi tartışılmayacak, aksine küçümsenecek bir olay değildir hiçbir zaman. Küçümsemeye çalışanlara prim tanımayın, olayı hafızalardan silmeyindir ilk temennim. Geçelim.
İkincisi de, Adalet Bakanlığı’na bağlı Ulusal Yargı Ağı (UYAP) üzerinden seçim sonuçlarını toplayıp rakama döken sistemin tıkanması, bir saate yakın bir şekilde kullanılamaması, mühendisler üzerinde çalışıyor açıklamasının da hepi topu sistemi restart etmekten ibaret olması. Hani bizim berberin çırağını göndersek, o da ilk restart edelim derdi heralde. Bunun için neden mühendise ihtiyaç duyulduğu merak konusu. Burada önemli hususlardan bir tanesi –ki tamamen kendi gözlemimdir- çoğu merkezde CHP’nin oyları artıp, aradaki fark kapanırken, hasbelkader sistemin çökmesi, ardından AKP’nin %10’lara varan oranlarla fark atmasıdır.
Üçüncüsü de seçim gecesi zaman zaman canlı yayında, kameralar eşliğinde izlediğimiz bir skandallar dizisi aslında. AKP’ye ait Ankara’nın Yenimahalle belediyesi zabıta aracının içinden çuval çuval oy çıkması. Yine Ankara’da elektrikler kesildiği sırada okula gelerek seçime başka bir yerde devam edileceğini gerekçe göstererek oy çuvallarını alıp götüren polislerin aslında polis olmadığının ortaya çıkması. Ve dün akşam Büyükçekmece’de yaşanan ve ciddi kavgalara neden olan çöpten çuval çuval oy çıkması.
Dördüncüsü, MHP Ankara Büyükşehir Belediye başkan adayı Mansur Yavaş’ın, bir AKP’li ilçe belediye başkan adayının ilçe seçim kurulunda veriler bilgisayara girilirken bilgisayar başında olduğu iddiası. Beyoğlu’nda AKP Beyoğlu başkan adayı’nın seçim için kullanılan bir okulu basarak, oy çuvalları ve seçim görevlilerin olduğu bir ortamda yalnız kalması.
Liste daha uzatılabilir mi? Muhakkak. Ancak ortada dönen pisliği anlatmak için yukarıdakilerin yeterli olacağını düşünüyorum. Şimdi merak ettiğim şu; demokratlığı ile övünen AKP seçmenleri, önce bu sitedekiler, sonra sokaktakiler, ne düşünmekte bu yaşananlarla ilgili olarak? AKP oy hırsızlığı yapmıştır, seçime leke bulaştırmıştır diyebilirler mi misal? Ya da dünyanın en fazla eleştirilen muhalefet partisi olan CHP’ye laf atmak, hakaret etmek için yarışan yandaş medyanın satılık kalemleri çıkıp da CHP’nin hakkı yendi diyebilir mi?
Yakalanan, açığa çıkarılan olaylar 3-5’le sınırlı, hepimiz biliyoruz sadece bunlarla sınırlı kalınmadığını. Bunlar sadece kendisine verilen görevi eline yüzüne bulaştıran gerzeklerin işi. Ya üstlendiği işi ustaca yapanlar? Ya sandık sonuçlarına çaktırmadan müdahale edenler? Ya henüz ortaya çıkmayan açlınmış torbalar?
“Sen Türkiye’sin, düşünme bunları” düsturunun ötesinde, bu seçim kirliliğini üzerinde nasıl taşıyacak bu ülke? Yoksa 2 yıl sonra yapılacak olan genel seçimlere AB’den, ABD’den bağımsız denetçi getirtmek durumunda mı kalacağız? Eninde sonunda bu utancı da mı taşıyacağız?
20 Şubat’ta Hürriyet’te yazmıştı Bekir Çoşkun. Herhangi bir kamuoyu araştırması ya da ankete değil, sadece içgüdülerine güvenerek yazdığını ısrarla belirttiği yazısında “Havada yanık kokusu var. Ben iyi bilirim bu kokuyu. Bunlar gidici. İlk ibaresine yerel seçimde tanık olacaksınız” demişti. Acaba bu yaşananlar aynı yanık kokusundan mı kaynaklanmadır?
Sen seçmensin, allah aşkına biraz düşün bunları!